4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kes

Boğazımda hissettiğim bıçak korkuturken bedenimi, nefesim cesaretle ve aşkla ölümü bekleyen yeni gelin misali.

Kaybetmiş bir insanın yapacaklarından farksız şuan ki yapacaklarım.

En kolayıydı ölmek.

Bedenim korkar evet belki ama, ruhum yorgunlukla, sevgiyle bekler onu.

Daha dün hissettim asıl ölümü sen benden giderken.

Üşüyen bedenim ceset gibi.

Aynada gördüğüm o beyaz ve mor karışımı dudaklarım, sararmış yüzüm, çökmüş gözaltlarım herşeyi özetler gibi.

Şimdi ne için savaşmalıyım?

Emanet verilen bir beden için mi?

Var olan tek bir şey var içimde, o da inancım.

Bir onu alamadın benden.

Bundandır isyan etmemek için direnişim.

Boğazımda bıçak.

Bıçağın soğukluğu değdiği yeri soğuturken, gözlerimden yaşlar iniyor tüm sıcaklığıyla yalvarır gibi.

Kes gitsin artık, terketsin bedenim beni.

Kes bitsin tüm hayallerim.

Kes insin, inmeyen boynum aşağı.

Kes ki kesilsin nefesim.

Kes ki dursun kalbim.

Kes ki yanımda olan tek varlığıma kavuşayım.

Sadece “O” nun olayım.

19.04.2011
* Bu kadar zaman sonra blogspotta yazabilmek ne kadar güzel bir duyguymuş..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...