Tanıdık bir yola çıkmaya çalışıyorum bu karanlık yoldan.
Arnavut kaldırımlarına çokça adımlar sakladığımız, ucu ışıklı bir yol.
Sen bensiz ne kadar geçmişsindir bilmem ama, ben sensiz çokça geçtim buradan.
Yetim kalmış adımlarıma inat biraz da güçlü bastım her adımımı.
Kimseyle olamayacağını bilerek, gölgelerin oyununa inanmadım.
Bir vazgeçmek var yolumuzda.
- ki en büyük korkum.- Ya ben vazgeçersem? Ya da sen?
Hep bıraktığımız yerden başlarken, birimiz ya geç kalırsa?
Tek başınalıkla, gölgelerle arkadaş olursak?
Vazgeçipte bir gölge olursak?
Aklımızın kirlileri tüm güzellikleri kapatır da, göremezsek "biz" olmanın başkalığını.
Şimdiki zamanları bile eritenler varken, şu arnavut kaldırımında çamur olup, bir yağmur sonrası kaybolmakta var.
Olmaz aslında da hiç biri.
Her zaman ki ben işte.
Korkularımızı diziyorum tespih gibi, kurutuyorum sonrasında.
Yaşamak tek.
Söylenenlere göre, teki kaybettikten sonrası çok uzaklarda.
Orada bile yol ikiye ayrılırken, karşılaşmak mı?
Karşılaşmak, uzaklar kadar muamma.
Faniliğimiz kalıyor elimizde yine.
Karanlık yol bitiyor şimdi.
Yolun ucundaki ışık, arnavut kaldırımın taşları ve gölgeler.
Işığa yürüsem göremezsin beni, çünkü başın hep eğik.
Karanlığın bitiminde, gölgelerin sesini bastıracak şarkılar söylüyor aklım.
Kötü ihtimalleri ışığa doğru astım da..
Ne vakit gelirsin?
__
* Uzunca zaman önce hediye edilen bir tabloyu, yatağımın karşısına asıp, uzunca izledim. İzleme sonucu da yukarıdaki cümleler.
** "Yüksek Sakat - Sana Aşık Yalnız Ben" parçası. Sözleri, sözlerim gibi. Ben yazsaydım keşke diye bile hayıflanamıyorum, çünkü ben bile bu kadar net anlatamazdım. Klibi ve sözleri ile bütünlüğü ise istenilen sonuçta ; iç acıtıcı ve mükemmel bir uyumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder