İnceden bir yağmur, düşerken şehrime, seni, sen kokan zamanlarını gönderdim rüzgara.
Sen şehrimden kaçtığını sanarken, bırakmadım düşlerimi.
Ben koktu şehrin.
Sen yine kaçamadın.
Gördüklerin olmak.
Kokladığın olmak.
Ben çoktan oralara karıştım.
Şehrimden istemesem de koptum.
Vatanımı istila eden düşman gibi değil de, göçüm gibisin.
Sığındığım bu şehrin, artık benim de şehrim oldu.
Fabrika çıkışlı düşüncelerin arasında yaşamaya çalışmaktan çok, yaşamak için.
__
"Göremediğimden dileğim... Ne garip. Göremediğimden görülebilecek zamanlar dilemek. Başka zamanlar da, farklı zamanlar yaşamayı istemek. Herşey bir yana; asıl garip olan bu zamanlarda sevip, kalmak olsa gerek. Kalmak gibi gitmekten, gitmek gibi kalmakta artık insanlar. "
* Öğle arası notu gibi oldu. Bir anda. Rüyamın da etkisi belki de.
** Dün gece uzun zamandan sonra kesintisiz uyudum. Rüyamda da edebiyat almış başını gitmekte. Çemberimde Gül Oya'dan hatıra bu cümleler, odamda da asılıdır. Gün geldi, rüyamda da söylerken buldum.
- Hani böyle karanlık bir gecede, ıssız bir yokuşu tek başına inerken bir köşeyi dönersin de deniz çıkar ya karşına. Sonra o denizde bir gemi belirir. Şıkır şıkır ışıklarla geçip gider. Sen sevinirsin. Hiç nedensiz ama. Sonra için kıpırdar ya hani, öyle işte. Seni tanıdığımdan beri bir gemi geçiyor içimden. Hep ama. -
*** Yeni Türkü - Karanfil olsun yazımın parçası da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder