Kocaman dünyalar, hayatlar sığdırdı.
Bazen koştu.
Bazen başı boş yürüdü.
Bazen sadece durdu.
Bazen dönüp gitti.
Ama öyle bir zaman geldi ki...
Sen hep vardın.
Ben hep vardım.
Sanki birbirimize sırtlarımızı dönmüştük.
Sadece varlığımızdan emindik önce.
Sonra bir gece, bir anda yüzümüzü döndük birbirimize.
Ve tek nefes olduk büyük bir hevesle.
O an tek olan "ben", "sen" ' e karıştı.
Hiç tereddütsüz.
Yolcu ettiğim birinin geri dönüşü gibi;
Özlemle, sevinçle.
Zaman ne yaptı bize bilmem.
Takvim yapraklarını atarken, neler attık çöpe?
Ya da "ben" deki "sen",
"Sen" deki "ben" nereye saklandı?
Bir gün "sen" gittin yanıbaşımdan.
Ertesi sabah "ben"siz uyandım yeni güne.
Nasıl tuttuysak ellerimizi...
Kim bilir?
Giderken içimdeki "ben" i de alıp götürmüş.
Bencillik miydi bunun adı?
"Ben"i "ben" siz bırakmak.
Neredeysem geri dön artık.
* 17 Kasım' da karalamıştım bu satırları. Şimşekler çakıyordu beynimde, gözlerimi yaşlara boğacak kadar. Bir anda yoldayken durup, bu satırları yazdıracak kadar. Bir anda. Ansızın. Toz toprak artık herşey.
"ve ansızın kaybolmak istesek
YanıtlaSilsarılıyoruz toz toprak"