3 Ağustos 2011 Çarşamba

Bir Albüm, Koca Bir Hikaye

Birsen Tezer i dinlemeli şu sıra durmadan. Dolunay parıldarken gökyüzünden bize, mazoşist ruhum da hortlamışken şu sıra kadehlerin arkasına saklanmak zaman kaybı. Bir kaç melodi, ses bu isyana eşlik etmeli diye düşünüyorum. Yoğun tempodan arta kalan gecenin bir kaç saatimi Birsen Tezer'le geçiriyorum bir kaç gündür. Önceden de dinlememe rağmen bu bir kaç gün daha farklı geliyor cümleler, enstrümanların sesi kulağıma.Hayallere dalıyorum aniden yine.

-
Küçük bir sahnede, iskemlenin üzerinde anlatıyor Birsen, anlatıyor. Dinlemeye çalışıyorum, aklımın seslerini bastırıp. Ama beceremiyorum. Dökülmeye başlıyor gözlerimden biranda. Utanıp düşüyor kirpiklerim aşağıya doğru, sağ elim sol elimi rezil etmek ister gibi ne yapacağını bilmiyor.
"Aşk bu değil, yapma güzel" diyor Birsen. Nasıl yapmayayım diyorum? Ne istediğini ilk defa bilen ben, ne zaman kafasını kaldırsa soluk görüyor karşındaki sureti.
"Seni sevdiğimdendir gelirim ben bu yere, Yanaklarıma düşer gözümün yaşı, Bakarım kendim gibi kel kalmış selvilere" diyor sonra da. Kafamı sallıyorum, bende öyleyim der gibi.
Sonra en sevdiğim şarkıyla devam ediyorum. Bilsen... "İki göz yeter görmeyi bilsen, gönül seslenir bir duyabilsen, elim uzanır, dokunabilsen,sevsen,dönsen.." Onu görüyor gözlerim bir anda.Karşımdaydı. Karşımda ve kayıtsız. Diğerlerinden farklı olmak için uğraşmasına gerek yoktu. Farklıydı zaten. Kızdım ilk saniyeler önce, sonrasın da bıraktım. Hak verdim. Kaçtığım bir sürü zaman borcum olan birine göre sakindi bile. Ben nasıl kaçtıysam o zamanlar, artık o da gözlerimden kaçıyordu. Zaman geçiyordu, notalar birbirini kovalıyordu.
O koca, kalabalık yerde bir anda tek başına kalıyoruz. Birsen giriyor araya, içimdekileri dillendirmek için. Başlıyor " Sonra bir ev boyadım sana. Kapısı mavi,zili deniz. İçinde yaşasak ikimiz. Geç bunları demeden, Şimdi." Yüzün dönük bana, gülümsüyorsun, parlıyor gözlerin. Uzunca kalıyoruz öyle. Dudaklarına bakıyorum kıpırtı yok. Ellerine bakıyorum kıpırtı yok. Yüreğim; heyecanla uçan kuştan farksız havalanıyor, sanki bir duvara toslar gibi düşüyor. Acıyor her yerim. Şarkı bitiyor, ben sessizliğe sarılıyorum.
Başka bir melodi başlıyor, eskilerden tanıdık. Birsen söylemeye başlıyor yine "Ve sen ben, değirmenlere karşı. Bile bile birer yitik savaşçı. Akarız dereler gibi denizlere." diyor. Sen yine öylece yerinde kalıp,yere bakarken, benimle beraber sessizce şarkıya eşlik ediyorsun. Şarkı bittiğinde, kafanı kaldırıp yüzüme baktığında gördüklerin üzüyor daha da çok seni. Yaşlarımı tutamıyorum görüntüde ben de, söyleyeceklerim sıraya giremeyip, tıkanıveriyor boğazıma. Ağlarken, nefes almamı düzenleyemiyorum bu sebepten. Bir yoluna girse, kötü sözler değil aslında dilimden yuvarlanacak olanlar.
Birsen devam ediyor, yardım etmeye devam etmek ister gibi. "Hadi gel yanıma, yetti canıma usandım. Beni birileri yakacaksa, ille de sen yak." Aklımdan geçmezdi. Aşkın ateşinin yakmasını dileneceğim diye geçiriyorum içimden. Dizginleyemediğim tüm düşüncelerime, bu da katılıyor birden. Şarkı bitmeye yakın, yüzüne bakıyorum ne düşündüğünü anlayacağımı sanıp. Boşver diyorum içimden, tanıdık bu belirsizlik.
Bu yaşananlara şahit bir şehri ben nasıl andıysam yazılarımda, Birsen de anıyor, "Gözlerin İstanbul, İstanbul gözlerin bugün, İstanbul yüzün bugün." diye başlıyor. Bilmeden şahit olan bir şehri, melodiyle karıştırıp, dinlettiriyor.
Sonlara yaklaştığımızı anlıyorum saate baktığımda. Birsen yeni bir şarkı için eliyle işaret yapıyor. Yüzüme bakıyor, belli yine cümleler dökülecek eteğinden. Benim sevdiğim gibi anlatacak sevdiğimi. Ve söylüyor da; "Aman efendim, canım efendim, konuş biraz, Aman efendim, canım efendim, sarıl biraz,sev biraz." Dinlerken muzur bir gülümseme gözüktü, ıslak yüzümde. Mıhlanmış gibi duran bedenim, hareket etmeye başladı. Yanında buldum sonrasında kendimi. Baktı yüzüme, sarıldı yorulmuş bedenime. Bende sığınırcasına, biri elimden çekiyormuşcasına sıkıca sarıldım. Şarkı biterken, Birsen' de gülümsüyordu. Benimse yüzüm halen gülüyordu,nefesimle boynunu ısıtıyordum bir yandan da.
Ve son şarkı... Kenetlenmişken bedenlerimiz, yavaşça söylenen kelimeler dökülüyordu. Şarkının öyle can bir yerini duydum ki, daha da çok sarıldım ona. " Tek heceye mecalsiz, sırılsıklam. Kıpırtısız, yokmuşum gibi. Gözlerim açık, .., Seni Özledim." O tek hece için kurulan tüm bu sahne, tüm bu cümleler şarkının bitmesiyle kararıyordu. Karanlıkta kalan bedeni bırakmak istemediğimden, sarılmayı bırakıp ellerine uzandım.Kararan ortamdan, yavaş adımlarla ama sıkıca tuttuğumuz ellerimizle çıkarken dilimde son şarkı kaldı.

* Birsen Tezer' e teşekkürlerimi borç bilirim.Dinlemek için; http://www.birsentezer.com/
** Ocak ayından bu yana yarım kalan yazı,şimdiye tamamlamak kısmet oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...