9 Mart 2011 Çarşamba

09.03.11

Unuttuğum yaşanmışlıkların içinde dolanırken ruhum, arkamdan gelen adımlarını ve sesini duyuyordum. Aynı şarkıyı mırıldanıyordun yine. Eskisi gibi. Aynı cümlelerle, her zamankinden farklı biz hızda. Dönüyorum arkama, oradasın eminim. Ama yoksun, sadece bölük bölük anılar.
Yürüdükçe, ben de hatırladıkça bazı şeyleri sesin azalıyor. Yol bittiğinde ise sesin kayboluyor. Arkama dönüyorum yine, yoksun eminim ama yine de, pişman olmamak için, hatıralar için dönüyorum. Bu sefer oradasın. Yüzün soluk, gözlerin dolu. İstemediğin belli ama yine de elini kaldırıyorsun veda eder gibi. Ben kalıyorum yerimde birşey söylemeden. Konuşamıyorum, yürüyemiyorum. Sahip olduğum tüm uzuvlarımı kaybolurken, sana bakıyorum öylece. Anlıyorsun halimi, son kez bakıyorsun belli ki yüzüme. Dönüşünden anlıyorum, gözlerinden yaşlar akarken parmaklarınla bastırarak silişinden anlıyorum ki kızgınsın halen bana.
Sen karanlığa döndün yüzünü. Korkakça attığın adımlarla ilerlerken karanlığa doğru, ben sadece izliyorum.
Ağlayamıyorum.
Konuşamıyorum.
Soru yok.
Cevap yok.
Sen karanlık oluyorsun, ben ise kalıyorum öylece.

7 Mart 2011 Pazartesi

22.02.2011 / 04.03.2011


Hayalini kurup, inkar ettiğim.
Bak yüzüme de söyle, kaçırma gözlerini.
Söyle hadi, geleceğe adadığın suret mi karşındaki?
Gözlerine düşen hayallerinin sahibi mi?
Cevabının bana dönük sandığım şu günler,
Yüzüm gülerken yanımdan yaşlar dökülüyor. 
Durduramıyorum kendimi bir anda.
Silen sen misin yoksa rüzgar mı?
Ya bu içimi ısıtan, hissettiğim güzel sıcaklık.
Hayır, güneş olamaz.
Nefesindir karışan nefesime.
Yoksa nasıl yaksın ki bu kadar içimi.

Ah sevdiğim benim.
Tanıdık yüzüm, yabancı kalbim.
Gitsem, gidesim yok.
Kalsam, bir planım da yok.
Yer var bilirim.
Rüyalarında,
Hayallerinde,
Kafanı yaslayıp uyuduğun yatağında.
En önemlisi de kalbin ve ellerin.
Isıtırlar nasıl olsa üşüyen ruhumu
Kuruturlar ıslanmış gözlerimi.


*Farklı zamanlar da farklı duygular içinde karışırken içim, artık karşı koymuyorum yazacaklarıma. Koyu yazılanlar soru işaretiyken kalemimde, buraya dökülürken cevaba dönüştü.


2 Mart 2011 Çarşamba

Raif Bey' e Mektup

Raif, ben geldim.

Aynı Maria değilim belki ama çok farklı duygular içindeyim. Böyle tartamazsın ya bazen ne olacağını, alamazsın önlemini. Çarpacağını fark edip, kıramamak gibi direksiyonu. Cam parçaları gelirken suratına, koruyamamak gibi kendini. Ne yapacağımı bilmiyordum işte. Gördüklerimle inandıklarım ters düşünce, bir minik turta ya da Maria Puder olmak yetmiyordu da üzülmemek için. Parçalanan umutları toparlamaya tek beden azdı. Tutmayan bir el olmadan da olmuyordu işte. Seninle gibi ama seninle olmayan bir adamın ellerinden bahsediyorum Raif. Hep gibi olup, nefese karışan ama tek gözyaşında kaybolan bir adam.

Nerdesin Raif Bey? Kaybolan inancımı kendine getiren adamlayım ama becerecemiyorum aşkı. Dönsem arkamı yok olacakmış gibi. Kaybettiğimi bulup, tekrardan kaybetmek gibi bu korku. Ah Raif. Ne yapmalıyım?

Uzak zamanları aşıp, tekrardan denemek fazla mıydı bana? Ölümü ardımda bıraktım, tekrar döndüm. Yanlış bir yol muydu benimkisi?

Gömsem kafamı bende içindeki karanlığa, bulur muyum gözlerimi yumduğum o son andaki huzura? Ya da kaybolsam yine o tabloda. Sen değil de o izlese, ve anlamlar yüklese yüzü belirsiz kadına. Beni betimlese resimdeki her fırça darbesinde.

Tutku,şehvet bir yana, şu kafamı yaslamak için bulduğum omuz dolu Raif. Silse silmiyor, beklesem gitmiyor. Bakıyorum “Ben hep buradayım” der gibi ama birşey de söylemiyor.
Bildiklerim yetersiz. Uzaklardasın ama sende görüyorsun sıkça ıslanan gözlerimde bunu.
Yardım et Raif. Yine kaybolacak tüm inancım.Yine bir mürekkepte son olacak. Kimse okumadan,en önemlisi o okumadan eski defterlerin yanını boylayacak. Tekrar açtığında biri ne sen kokacak ne de o. Raif farkındayım herşeyin.

Ama yetmiyor cümleler işte. Üç noktası bol cümleler gibi yarım. Yüklemle özne bile yanlış yerde belki de kafasında.

Diyorum ya Raif, uyandı ruhum. Aşk hep varmış. İnancımın olmadığı zamanlarda yanımdan akıp gitmesine izin vermişim sadece. Şimdi farklıyım işte. Ama yolun ne tarafındayım meçhul. Bu muydu seni korkutan benden. Sende bu kadar acı çektin değil mi? Zamanı geri getirmek için değil bu cümlelerim, bu çabam. Şimdiyi çekip yaşamak amacım. O kadar zor ki işim. Hep aynı yerde açmak isteyen bir çiçeğin yerini değiştirmek gibi. Açan güneşin sıcaklığını hep o kadarmış gibi zannediyor. Çevirse yüzünü, bilecek. Bükülmüş boynu kalkacak.

Tanıyorsun beni. Ne durumdayım biliyorsun. Ben Maria. Bak yüzüme.Şimdi yine bir yarım kalmışlık olmasın diye tüm çabam. Yardım et Raif.

Sen derdin ya bana. İşte o cümleler benim dilimden dökülüyor şimdi. Ama üzgünüm Raif sana değil, ona dönük.

“Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum”

İşte böyle Raif. Herşey bir yana, özledim o tek sayfadaki tek kalemden çıkma muhabbetlerimizi, gizli aşkımızı, aslında hep yanyana yaşıyormuş gibi hissedişimizi. Özledim o deftere yazdığın herşeyi.

Sevgiler,

Kürk Mantolu Madonna

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...