28 Aralık 2010 Salı

Pink - Fuckin Perfect


Ergenlik dönemlerimi (hani o "beni kimse anlamıyor triplerinde olduğumuz dönem,evet) hatırlatan, o zamanlar parti kızı olarak anılan şimdilerde ise içinde çoktan olgunlaşan bir kadın Pink. Çok dikkatli olmasam da az da olsa takip ederim. Geçen akşam (sonunda bir akşamda evde olabileceğimi kanıtladığım bir gün) hakkındaki belgeseli izlerken o kadar hoşuma gitti ki şarkıların hikayelerini dinlemek. O şarkılardan biri de Fuckin' Perfect. Dinlenmesi gerek bence. Dinlerken ki oluşan o hafif umursamaz gülümseme paha biçilemez gerçekten. Dinlemek için tık tık...

27 Aralık 2010 Pazartesi

İstanbul' u Bir de Tuluyhan'dan Dinlemeli



Dün akşam Kapalıçarşı' da düzenlenen Tuluyhan Uğurlu' nun konserindeydik arkadaşımla. Kapalıçarşı' nın 550. yıl' ı dışında, Tuluyhan Uğurlu' nun yeni albümü olan "Sonsuza Kadar İstanbul" unun da tanıtımı yapıldı.15.00 sularında başlayan konserde görülmeye değer bir görüntü vardı. Hatta Kapalıçarşı' da ki o etnik hava konserin başlamasıyla daha da etkisini gösterdi. Megavizyonda görsel sunumlarla konseri daha da anlamlı hale kılmışlardı. İstanbul' un tarihi,en güzel yerleri, havası,suyu en önemlisi de insanları hakkında tüm cümleler ve fotoğraflar akıp giderken ayrı bir haz alıyordunuz,dinlerken ayrı haz. Mehter Takımın güzel gösterisi, Tuluyhan' ın onlara ayrıca eşlik etmesi güzel bir süprizdi. Mustafa Kemal Atatürk' ün görüntüsünün belirmesi ile insanların coşku ile alkışlara boğulması, içeride kalan güvercinin bize eşlik etmesi görülmeye değer bir diğer görüntülerdi. Kısaca herşey muntazamdı. Dinleyenler bilir. Tuluyhan' ın İstanbul' a olan sevgisi ve hayranlığı çok başkadır ve bunu eserlerinde de yıllardır göstermeyi bilmiştir.Bir de böyle bir ortamda başarısız olmak imkansız gibiydi.

Konserde Tuluyhan Uğurlu' ya kavalda Murat Toraman - ki hayran kaldık-, viyolada Doğukan Çokşeker, yaylı tambur ve elektrogitarda Uğur Varol -beklenmedik anda çıkışlarıyla herkesi şaşırttı), kontra basta Umut Sel, vurmalı enstrümanlarda Gürkan Özkan eşlik etti.

Bence ilk fırsatta Tuluyhan Uğurlu' nun canlı performansı izlenip daha da hayran kalınmalı.

Konserden ufak bir dinleti için TIKLAMALI!

16 Aralık 2010 Perşembe

Dağınıklığı toparlama zamanı

Güzel zamanlar çaldı yine kapımı. Bende "hep beklediğim" gibi atladım üzerine. Şu sıra baya bir ortalığı dağıtmıştım buruşturup atarken. Tuttu elimden. "Dur, beraber toplayalım" dedi. Topluyorum şimdileri. Zor sanıyordum toparlanmak. Baya baya güzelleşti ortalık. Hatta baya eğleniyorum tüm bunları yaparken. Gözüne takılanları soruyor, bende anlatıyorum birer birer. Hatta sormasa da anlattığım oluyor.O da anlatıyor. Şaşırıyorum. İnsan hiç mi geçmişine kızgın olmaz. Değil, gülerek anıyor tüm iyi güzel yaşadıklarını. Sonra eski bir şarkıya denk geliyoruz radyoda, gülüyoruz. İkimizde farklı zamanlarda farklı insanlarla bunları dinleyip, farklı hikayelerde yaşamışız. Gün bitiyor yine. Vedalaşıyoruz. Kapıyı açık bırakıyorum korkmadan. İstemediğim kimsenin giremeyeceği farkındalığıyla. Kilitler, kalkanlar boşuna.

Michelle Branch - Goodbye to you 

13 Aralık 2010 Pazartesi

Yıl Bitmeden Esintiler...

Kış güneşinin yüzüme vurmaya başladığı günler başladı artık. Ellerim buz gibi. Yine ara ara esip gürlüyorum, kızıyorum ama mutluyum. Şarkılar tutup, iyi dilekler dilediğim tüm adamları buruşturup, çöp kutusuna atmanın verdiği huzurla daha da çok yazıyorum. Blog konusundaki tutumum biraz daha farklı. Dinlediğim kişiler, gruplar, izlediğim filmler arasında kaybolmaya başladı, farkındayım. Eski sisteme devam ediyorum.Deftere daha çok notlar almaya başladım. Alengirli, ağdalı cümleler yerine daha gerçek kokan cümleler dökülmeye başladı. Yazdıklarım yalan mıydı? Hayır. Hayal gücümle kurduğum küçük dünyamda yazacak çok şeyim olduğunun, bunun üzerine çıkabileceğimin, dokunamadığım bir sürü kelimeyi de şekilden şekle sokabileceğimin farkına vardım. Daha çok yazıyorum. Durmadan, durmadan... Sevmediğim tüm cümlelerin üzerini de korkmadan karalıyorum. 
Zor olmasa da karışık bir dönemden geçtim yine. Seneyi standartlarda kapatmayı 3 senedir bir türlü beceremediğim aşina. Her biri birbirinden renkli olan bu 3 yılı koyun bir kenara, ben de çıkayım üzerine elimde saç fırçam Rob Blacklegde' in Beautiful Mistake parçasını söyleyeyim. Hemde suratımda acı bir ifadeyle değil, koca bir gülümsemeyle. Sonra o sahneyi, attığım koca bir ayak darbesiyle dağıttığımı hayal edin. Dağıttığımı eskisi gibi de toplamıyorum. Kimse de arkamdan söylenip, kızmıyor. 

Bu sırada sizleri yeni bir adama yönlendiriyorum ivedilikle. Kaan Tarıman. Geçen günlerde Dream Tv' de Yüxexes de izledim. Canlı performanslarını acayip beğendim, güzel bir destek sonrasında böyle insanları kaybetmeyeceğimizi düşünüyorum. Acayip efendi ve mütevazi bir adam. Resmi web sitesi; http://www.tariman.com/

Çıkış parçası "Herkes Yalnız"  Canlı performanslarını kesinlikle dinlenilmesi gereken bir şarkı.

Şimdilerde dönen parçası "İçinden Söyle"  Canlı performanslarını ve klibi gerçekten çok başarılıydı. Günde 10 kere dinlememiz de cabası.

İyi dinlemeler,



4 Aralık 2010 Cumartesi

İzmir tatilinin bitişine doğru...

İzmir zamanlarım şu 1 hafta.
Uzaklara arkadaşımı gelin olarak göndermenin hüznü yaşanıyor bir süre. Sonra İzmir' e geliyorum. Çocuk masumluğunda yaşanacak kadar kolay düşünüyorum. Var - yok , başla- bitir. Net olamadığım, kendimi birşeye adapte etme zorunluluğum yok. Hatta mutlu etme zorunluluğum yok. Bunu zorunluluk haline getirdiğimin farkına vardığımda da böyleydim. Kendiliğinden güzel herşey. Koca bir güneş parıldıyor, yakıyor tenimi. Karanlık çoktan aydınlık olmuş. Kurduğum cümleler var geçmişe dair, sorulara cevap olsun diye o da. Fazla değer verdin, belliydi tavırlardan gibi cümleleri dinlemekten azıcık sıkıldım ama gülüp, espri yapıyoruz artık. Hakedilen duygular dileniyor, karşı taraf anlatmaya başlıyor. Neler yaşanıyor neler? Kordon şahit oluyor. Akşam oluyor, eve gidiliyor. Güzel bir aile ve küçük bir beden size bir sarılıyor herşey unutuluyor.

Olabilecek en güzel zamanlardan bir haftasını yaşıyor duruyorum. Melankolik cümleler dönüyor gibi aklımda ama kalemim sanırım tükendi burada. Denize karşı sıcacık  bir çayla ya da soğuk bir birayla bile yazılan cümleler belli. Gecikmiş ve geçmiş kızgınlık sadece.

Bu yazı neden peki? İçimden gülüyordum olanlara, baktım yansımam da gülüyor. Neden paylaşmayayım dedim.

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...