17 Mart 2010 Çarşamba

Emre Aydın - Bu yağmurlar




6. cadde (-ki bence o da gayet başarılıdır. Hiç olmazsa fazlaca dinlemiştim.) sonrasında ilk albümünün başarısının korkusuyla mıdır bilinmez uzun süredir sesi soluğu çıkmamıştı Emre Aydın'ın. Mantıklı davranarak fazla da dolanmadı o boş kutuda(bkz. televizyon). Hiç olmazsa Manga gibi en büyük hatayı yaparak, Eurovision gibi saçma sapan "siyasetin müzikle buluştuğu an" temalı yarışmalardan uzak durdu. Hiç olmazsa şimdiye kadar. Ve sonunda geçen ay yeni albümden olan "Bu yağmurlar" parçasıyla gelişini ilan etmişti. Acısı bol bir gençlik olduğumuz için içli içli dinledik biz de tabii. Herkes birşeyler yazar, herkes birşeyler yaşar. Ama bu kadar iyi tasfir edemez. Emre de bunu o kadar güzel yapıyor ki. Sezen abla izinden gidiyor gibi. Rock' ın yanına Arabesk kelimesi gelmeli artık. Emre' den sonra Gripin' in son albümü de dinlenirse bu hissedilecektir. Neyse seviyor muyuz? Evet. O zaman dinlemeye devam, onlarda dökmeye.
Adıl konuya gelirsek; Emre albümden önce klibini de patlatmıştır. Güzel fakat gothic, böyle Marilyn Manson fırlayacakmış gibi hissediyorsunuz. Klibe takılan biri olmasam da paylaşma isteğimi engelleyemedim.
Ek olarak "Kağıt evler" albümü de 25 Mart'ı beklemekte. Biz de onu.


16 Mart 2010 Salı

She&Him




(500) days of summer filmini izleyip karaoke sahnesinde içimden -"oha" kendi sesi mi?- diye sorgulattıran, sonrasında araştırıldığında güzel sesli bir kızcağız olması dışında bir de M. Ward ile beraber şarkı söylediğini görmek hele hele 2. albüm çıkışını yapmış bir She & Him isimli bir gruba sahip olduğunu bilmek oldukça şaşırttı. 2008'de çıkarılan ilk albüm Volume one. Şimdi ise benim (şans eseri) dinlediğim Volume two albümünden ilk fırlamış single In the Sun. İzlenmeli,dinlenmeli.



*İtiraf: Kabul seviyorum indie grupları.

8 Mart 2010 Pazartesi

Dünya Kadınlar Günü






Annelerimizin, ablalarımızın,teyzelerimizin, kadın emekçilerimizin kısaca tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutlarım.

1977 yılından bu yana bazı şeylerin değiştiği umudu ile...

Sevgiler,

Merve Nur

5 Mart 2010 Cuma

Yalnız şarkı


Eskilere ait bir arkadaşla buluşup, tüm gece konuşmak candır. Filtrelemeden herşey anlatılır, önceden anlatılanlar tekrardan tartışılır. Gülünür, dalga geçilir bir de uzun süreden beri bu yapılmıyorsa duygu yüklenir sırtımıza ağlarız. Bundan sebep huzurla uyumuşum gece. Aksi halde sabah 6,30 da imkansız gülümsemeyle kalkamazdım sanırım. Hazırlandım, çıktım yola. Ipod-arşiv falan güzel şeyler tabii. Onca şarkı arasında ara sıra eskilerden çarptığı, içimden -oha- ibaresi oluşturan şarkılarda denk geliyor. İşte bu sabah servise binme süreme kadar 4 kere dinledim bu şarkıyı.
Mor ve ötesi "Yalnız şarkı". Sözleri ne kadar da güzeldir. "Uyanınca üzülme, gerçek bu işte" der noktayı koyar Harun.
Yaş itibari ile midir bilinmez geç tanıştım bu şarkıyla. İlk aldığım albümleri "Gül kendine" olan bir grup olması itibari ile internetin faydalarından sonuna kadar yararlanmış,bulmuştum eski albümleri/parçaları.
Paylaşmak istedim. Bu sefer direkt olarak klip olarak hem de. Klipte en çok dikkat çeken Harun ve ceketi-saçları-kolyesi, Kerem ve pantolonu, Bennu Yıldırımlar' ın o zamanda ne kadar güzel olduğu gibi küçük ayrıntılar dikkat çeker.

Neyse öyle işte.




4 Mart 2010 Perşembe

Elleri ellerime....




Duman 1-2 albümleri hakkında yazma kısmı için çok geç kalındığını düşünüp yazmamıştım. Ama bir iki satır cümle kurmak gerekirse; bütünüyle düşünülünce sağlam, parça parça düşününce kendini diğerlerinden ayıran özel parçalar var. Bunlardan sadece biri, benim içinse özel olan "Elleri ellerime" şarkısı. Yıllar geçince muhtemelen Yürekten parçası gibi özel olacak.

"Elleri ellerime, gözleri gözlerime,saçları saçlarıma karışan bir sen olsan" diye bağırıyordum son kendimden geçtiğim zamanlardan birinde. Yanımda Pınar'm da vardı hatta. Kafamda bir sürü klip çekmiştim ama neyse içimde patladı. Vakit kaybetmeden, Kaan da* nikah öncesi (bkz. kaan-seçkin evleniyor) bir klip çekelim demişler. Beni de benden almışlar.

*Evleneceği kadından hiç hazzetmem. Sorsanız Kaan benimle mi evlensin? Hayır. Onu da istemem.

Kaynak:

"Elleri ellerime" (Tıklamak gerek.)

Şimdi şımarık çocuk misali sırayla bunları istiyorum;

-Balık (-ki bu konuda hızlı davranmalılar.)
-Senin marşın
-Bu aşk beni yorar
-Sevdim desem
-Vals

Kısa zamanda beni kırmayıp bununla ilgileneceklerini düşünüp susuyorum. Bu kadar yeter. Ben giderim.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bağlılık


Zaman zaman düşünülenin aksine ne kadar bağlı olduğumun farkına varıyorum.

Geçmişime bağlıyım. Beni mutlu eden tüm anılarla beraber yürüyorum. Gereksiz gülümsemelerime sebep, ilaç gibi canıma hatta. Biran müzik dinlerken, bir yerden geçerken, başıma birşey gelince. Birileriyle değil, tek başıma güldürecek, gülerken de orada olmaya özlem duyuracak zamanlardan bahsediyorum. Tutsam, bırakamasam diye düşündürüyor hatta. Bir de canımı acıtan zamanlar var. Garip, o zamanlara ait herşeyi unuttuğumu her fırsatta söylesem de bırakamıyoruz birbirimizi. Her düşük cümlem de hissediyorum onları. Ne zaman büyüyüp, sadece tecrübe olarak bakarım acaba? diye düşüyorum. Bırakmaya niyetli cümleler kurup ama düşünmeyen insanım birazda. Kendi içimde ironik davranışlarla devam ediyorum. Unutmaktan çok anımsamaya dönüşüyor herşey.

Aileme bağlıyım. Destek olmadan istediklerim için bir yere kadar savaş veririm. Neler istedim, neler yaptım kısmında çok eksiklerim var. Neden peşinden koşmadım kısmında benim yüreğim mi onların yüreği mi kaldırır kısmını düşündüm hep. Öyle yetiştirilmiştim. Yapacaklarımın sınırını bir yere kadar öyle çizmiştim. Ne yaşarsam yaşayayım, yaptığım hareket her ikisini de üzeceği birşey olursa yapamıyorum. Koca bir duvar beliriyor biranda. Neden yapmadım? sorusunu hissedeceğim, vicdanını yaşayacağım hiçbirşey de yüklemediler bana. Sadece kendimle savaşacağım güzel birkaç zaman.

Sevdiğime bağlıyım. Aslına bakılırsa annemin düşünceleri altında yetiştirilen bir çocukluk geçiren birine göre normal. Kendi düşüncelerim şekillendiğinde herşey hakkında çok şey değişirken, bu durum değişmedi. Birinin varlığı gerçeğiyle yaşamak, paylaşmak kavramları ama tek kişiyle. İçimdeki tüm Merve'leri dile getirecek biri belki de. Sinirlenip kızdığında, kendinden kaçtığında bile orada olmalı diyeceğin kişi. İstatistiğe vurulunca ilişkilerimde tutarsızlığı yüksek, ne istediğini bilmeyen biri olarak gözüktüğümü biliyorum. Tutarsız adamlarla oluşturduğum bir ilişki çeşidi olmuş olsa da. Kangren ilişkiler süreci.Belki de ... Neyse...

İnançlarıma bağlıyım. İnandığıma bağlıyım. Kendi doğrularımla çeliştiği zamanda en çok belki de yardımcı olanda bu durum. Kendime bağlıyım. Bunu yalnızlık olarak algılayan bir sürü insan var etrafımda. Peki adı yalnızlık olsun ama yalnızlık garip değil. Paylaşmak kadar normal.

* Şu bir gerçek benim için; içimde akan cümleler o kadar karışık ki halen bile düzene sokamıyorum. Farkındalıkla, bu saniye yaşananlar ve yaşanacaklar arasında kurulan,kurulacak ve kurulamayacak satır aralarına saklamışım herşeyi. Bir kelime yanına gelecek diğer kelimeler belirsiz, düzensiz. Yüklemi ve özlemi bir sıraya dizemeyecek kadar asi. Noktalama işaretlerine kadar herşey mevcut. Ama düzeni sağlayacak Merve iyileşse bir de.



İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...