23 Şubat 2011 Çarşamba

Eski zamanlardan...

Bir kaç damla gözyaşı yüzümün her kıvrımına dağılırken, içimdeki üşüme gittikçe artıyor ve ben sahip olabileceğim en güçlü hislerle daha da sıkı sarılıyordum yorganıma. Şu sıra duyduğum hiçbir kötü haber şu durumdan daha acı bir duyguyu anlatmıyordu. Öyleydi belki de. Çekse üzerimden biri yorganımı, savunmasız kalıp daha mı çok üzülürdüm? Bilmiyorum ki. Belki de ayağa kalkmak zorunda kalırdım.

İkna etmeye meyilli bir cümle dönüyor etrafımda. İnandığım duaları tekrarlamak bile gözlerimi ikna edemezken, onların söylediği birkaç anlamsız cümle dindiremez ki acımı, nefretimi hiçbirşeyin sindiremediği gibi. Şizofren duygularla gözümün önünde hep aynı sahneler.

Düşünmemek için uğraşıyorum. Saatler ilerliyor. İlerledikçe gücüm azalıyor. Şuan tek isteğim; boş baktığım duvara sırtımı dönüp, derin bir nefes almak, sonrasında kirpiklerimi düşürüp uykuya dalmak.

09.12.10

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bir şarkı, bir öykü

Bir şarkı bir durumu bu kadar açıklayabilir. Dilek dilerken dikkat etmek gerektiğini biri bana "Neden?" söylemedi isyanını bir kenara bırakıp, akışına bırakma vakti. Öncelerden daha sakin ve bilinçli. Belki de şimdi hesabını yaptığımız zamanlar için bunların yaşanması gerekiyordur ya da bir hayalkırıklığıdır.Şimdi bu şarkıyı söylerken dilimizden farklı melodiler dökülür mutluluğa ait. Kim bilebilir bunu? En iyi nasıl öğrenebilir? Yaşamaya korkmadıktan sonra ne engelleyebilir bunları en önden izlemeye peki?
Beni gülümseten güce son cümlem. İyi ki varsın.

1 Şubat 2011 Salı

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...