Kayıtlar

Kıssadan Hisse Zamanlar - 74

Resim
___ Gri bir toz bulutunun içinde, renklerin birbirine küstüğü o sessizlikte arıyorum seni. Gözümün önündesin işte, dudaklarımın çizgisine kadar yakında. Bir an uzansam — sis gibi dağılıyorsun, elim kendi gölgeme çarpıyor. Çarpan el, içimde ince bir sızı bırakıyor. Nefesin tenime değmeden kayıyor üzerimden, yine de dokunduğunu sanacak kadar yakındasın— ama bakışların beni bulmuyor. Karanlığına doğru biraz daha yaklaşıyorum. Kulağına doğru eğiliyorum, fısıltım duvara vurmuş gibi yine bana dönüyor. Aynı kelimeler, başka bir ağızdan kopmuşçasına, sıcak ve cüretkar. İçimde dönüp duruyor ismin, duymanın bir yolunu bulursun diye bekliyorum; diğer yandan ben hala anlamaya çalışıyorum hangi boşlukta kaybolduğumuzu— aynı gölgenin içinde durup nasıl iki ayrı dünyaya bölündüğümüzü. Bakışlarınla arıyorken birisini, belki de sana çarpıyor içimde taşıdıklarım. Duyuyorum sesini, durmadan tekrarladığın o cümleleri: “Söyle… Var mısın benimle o boşluğu tek bir renge çevirmeye...

Satırların Ta Kendisi (Bir Doğuş Hikayesi)

Resim
__ Ne kadar yıl geçtiğini, matematiğini yapmadan hatırlamıyorum. Babamın o palyatif odasında nefeslerini dinleyeli üç yıl olmuş. Belki de ilk kez, gerçekten ama gerçekten neler döndüğünü yazabiliyorum. En büyük silahım, duygularıma benzetme bulmak. Diğer Merve anılarını sakladığım kutuya koyduğum gibi, onları da bir telefon sonrasında aynı kutuya tıktım. “Babanız öldü mü?” Babanız ölmediyse, o dramatik gelen sorunun ne kadar anlamsız olduğunu bilemezsiniz. Sizin hiç babanız oldu mu? Benim öldü. Kör oldum. Kör olmak bir yetiyi kaybetmek değilmiş meğer. Seni sen yapan, fazla görünen duyguların kararmasıymış. Işıksız kalan hislerine enerjinin yetmeyip, onların karanlıkta kalmasına alışmakmış. Bir zamanlar “fazla” bulduğum tüm duygular, meğer gerçekten fazlaymış — ama sahici oldukları için. Siz nasılsınız? Ben yanılmaktan nefret ederim. Defalarca tartar, sayısız gece düşünür, uyanır, tekrar düşünürüm. Realist olmakla övünürüm. Ergenliğimden beri sıradan olmamak için her şeyi öğ...

İçimdeki Fısıltılar - 5

Resim
 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlarımı ısıtırken, ayaklarım gevşiyordu.  Ki o ayaklar geçmemem gereken o sınırlar içinde öyle dikkatli yürüdü ki defalarca. İşte o sınır çizgilerinin birinde, uçurumdan aşağı düşürdüm hayal kavanozumu. Parçalanması o kadar hızlı oldu ki, öylece bakakaldım. İşte düşürdüğümden beri belki bir yolunu bulmuşlardır diye çok kez yürüdüm aynı yerlerden. O günlerden biri bugün de. Bazı zamanlar bugün gibi güneşli, bazı zamanlar titremekten bile zor yürünür, bazen ise ağlar gibi yağmurlu. Ama uzun süredir gölgeli bir güne güneş doğmuyordu. İşte o yüzden, güneş sanki sırtımı delip, kalbimi ısıtıyordu. Sanki biri yürürken, bir yandan size sarılıyor gibi. İnanmayı kaybettiğiniz zamanlar yaşadınız mı? Hani Tanrı varsa neden bu başıma geliyor dedikleri günlerden birini. Ya da içe doğru gömülüyor hissettiğiniz? İçinizde bir oda var sanki de oraya kendin...

İçimdeki Mırıltılar - 4

 ___  Uzaktan gelen akordeon sesini ile irkildim.  Kim bilir ne zamandır bakıyordum el yazına. Melodiler dürtmese kulaklarımı, Bir kağıda nehir akıtacaktı gözlerim. Ne kadar zaman kalmışım öyle, bilmem. O kadar uzun nefesimi tuttum, bir bilsem. Üzerimde beyaza yakın bir elbiseyle, Yüzümde her an gelir telaşı makyajı, Ellerimse heyecanlı kuş gibi, Oradan oraya sevdiklerini bir araya getiriyordu. El yazın gelene kadar; Zaman koşuyordu sana doğru, Vuslata bir nokta da biz ekleyecektik. Beyaz elbisem ile seni karşılayıp, Seni tüm sevdiklerine boğacaktım. Ah sevgilim, Ellerin birbirine nasıl müsaade etti, bilmem. O kelimeleri yazdığını gören gözlerin, Ellerin kadar acımasız değil midir sence? Gelen her adımı kadere sarıyorduk madem, Ben de el yazını kadere teslim ederim. Aynaya bakacak olursa gözlerim, Uzunca göz göze kalmamaya yemin ederim. Biberiyeler ekerim camımın önüne, Koktukça vuslatı silerim burnumun ucundan. ___ *  Çok sevin. ** Şarkı atamasını siz yapın, paylaşı...

Kıssadan Hisse Zamanlar - 73

Resim
 ___ Tek katlı o küçük ev çok uzakta. Çevresini solmuş yaprakların koruduğu. Yaşlı kestane ağacının döktüğü. Göğüslerini  açmış yapraklar, Rüzgara aldırış etmeden, Yağmurla daha da sıkılaşan, Toprağın üstünde el ele vermiş koca bir bariyer. Tek katlı o küçük ev gözlerimin az ötesinde. Kapısından girince hemen giremeyeceğim. Demir aralıklardan güç bulup, Konuşacağım bir sürü cümle yazacağım. Yapraklara söyleyeceğim önce, Aklımın mürekkebinin ihanetine uğramazsam, Bir bir sayacağım cümleleri art arda sana da. Tek katlı o küçük ev, evet ben geldim. Ama önce o yaşlı kestane ağacına selam vereceğim. Kalbimi ellerine alıp, sakinleştirmesini, Kökleriyle içimdeki tüm korkuları çekmesini, Dallarıyla sırtımı sıvazlayıp cesaretlendirmesini, Karşına çıktığımda aklımdaki tüm cümleleri, İçimdeki tüm duyguları önüne sereceğim. İşte bak, tek katlı o küçük evdeyiz, Katettiğim yolların tüm renklerini, Bunca zamanın birikmiş özlemini getirdim. Kapının ardında bıraktım  tüm yüklerimi, Büyük ...

İçimdeki Mırıltılar - 3

Resim
 ___ İçinde uzun zamandır birikmiş büyük çığlıkla haykırdı kadına; - Nereye? Duyacağından emin, güçlü bir tonla.  Sorunun eli olsa durduracak gibi. Kadın her an durdurulmaya hazır bir yavaşlıkta yürüyordu. Olabilecek her hamleyi kaçırmamak için elinden geleni yapmalıydı. Öyle ya. O kalmak istemişti.  Kalmak istiyorum demek yerine kal desin diye kurmuştu tüm cümleleri. Susup kalan taraf oydu. Bir şey demeliydi. Bir şey yapmalıydı. Donuk gözleriyle, hep aynı zamanda aynı yerde buluşan sıradan bir arkadaş gibi davranırken bile mağrurluğunu ve kararlılığını hep koruyordu. Hayatında ne zaman bu kadar çok kendini ifade etmeye çalıştığını hatırlamaya çalışmıştı bir önceki akşam. Hiç kimseye demek ne kadar iddialı olduğunu bildiğinden, yanına bir örnek daha bulmak istedi. Bulamadı. Eğer o aradığı örnek olsaydı, olabilecekler listesi dizecekti ucu olmayan. Kendini hiç açıklamak zorunda mı kalmamıştı?  Belki de hiç geç kalmamak için koşmamıştı? Hiç geç kalmamaya çalışmamıştı b...

Hücre Notları - 8

Resim
____ Derin bir karanlığa uzunca baktınız mı hiç? Ben baktım, zamanı ne kadar kestiremediğim. Önce ürküyor insan, siyaha bulanacak diye. Sonra o düşkün sessizliğe teslim oluyor. Nereye baktığının bile önemi yok sanıyor. Halaskar düşünceler etrafa savruluyor. Vadesini ve gücünü ispatlayanlardan biri, Oradan alıp, gözlerini mühürlüyor.  O günlerden birinde buldum tüm renklerimi. Nefes alamayıp, anlam bulmaya çalıştığım bir gündü. Öyle ki karanlık, zifti ile bir daha sıvıyordu gözlerimi. Tam halsiz bir yaş yüzümden akarken, Karşımda bir sürü anlamsız renk çemberleri dolaştı önce, Sonra o ıslaklık arttıkça renk bir filme dönüştü.  İlk kez kendimi izlemenin şaşkınlığı,  Şimdi zamanı mı? sorusunun keskinliği arasında, Büyülenmiş gibi izledim uzunca. Ağzında hep aynı şiir vardı uydurduğu, "Ne sabah ne de akşam yokken, Saatleri karanlıklar yutmuşken, Neredeyse tüm ömürlerde beraberken, Şimdi neredesin sevgili?" ___ * Hep kısa cümleler kurasım var aslında. Sanki uzatıp, karşı taraf...