19 Eylül 2011 Pazartesi

Kıssadan Hisse Zamanlar - 8

----
"Salıyor ruhum kendini artık.
Başım düşüyor karşında, gözlerimi görme diye.
Bu kadar dayanabildi yüreğim acıya.
Ölüm imtihanından, adına okunmuş sela sesini duymaktan en fazla korkarım bundan sonra anca." dedi kadın. Onu son gördüğünde bir anda bu cümleler dökülmüştü. Adamın ve odanın sessizliğinde yankılanıp, tekrardan dinledi söylediklerini. Ne kadar da acı dolu ve umutsuzdu. Durmadan tekrar ettiği, artık ezbere konuştuğu,bir araya getirici cümlelerinden çok uzak. Artık yapacak bişeyi kalmayan bir insanın, hatta bir kadının tamamen arkasını döndüğünün kanıtıydı.
Neler harcamıştı oysa mutlu olmak için. Değerlerini, gelecek planlarını,yanındaki insanları.
Neleri paylaşmıştı "biz" kelimesi olabilmek için. Soluduğu nefesi, geleceğini, sonraki adımını, bedenini, hatta tüm ruhunu, mutluluklarını,acılarını...
Gitmeden bir kaç güzel kelimeyi hak edecek kadar da çok sevmişti. Ama sessizlik oldu sadece cevabı adamın. Gözlerinde başka kadın saklayıp, zamanını geçirdiği, anlam yükleyemediği, bilmeden de devam ettiği kadına verecek tek cevabı sadece sessizlikti.
Etrafa bakındı şaşkın gözlerle. Eline alıp götürebileceği tek bir anı yoktu. Dillendirilmemiş bir kaç çuval cümleyi de kim taşırdı ki? Bu kadar güçsüz kalmışken. Beklenenden fazlası olsa mutlu olabilirdi, beklenmeyen tüm bu acılarla ve başka biriyle nereye kadar ilerleyebilirlerdi ki? Dökülen gözyaşlarına buladığı bu ilişkiyi, sadece doğru olan bu, diye devam ettiren bir yüreği zaten sadece böyle bir acı akıllandırabilirdi? İlişkiler hakkında kendini deneyimli, hatta uzman sayacak o kadar insanın hatırlattığı cümleleri hatırlayıp, "evet, haklılardı. ama ben sana inandım." cümleleri de yersizdi bu saatten sonra.
Çok kez ilkleri olmuştu bu ilişkide.
İlk defa bu kadar çok sevdi.
İlk defa hiç sorgulamadan kabul etti.
İlk defa bu kadar çok inandı.
İlk defa bu kadar sessiz kaldı.
İlk defa bu kadar sessizliği dinledi.
İlk defa gitmesi gerektiği yerde gitmedi.
İlk defa bu kadar mutlu hissetti.
İlk defa bu kadar acıyı hissetti.
İlk defa değer biçti sevgisine, ömrü değerinde.
İlk defa birine ah etti, kabul olacağını bile bile.
Çıkıp giderken gözlerinin önüne düşen sahne bile, gözyaşlarını akıtmadı. Arkasını dönüp giderken, karanlığa gömdüğü adama kurduğu bu cümlelerin ne kadar da değersiz olduğunu, acıyla terbiye olmasını diledi. Sadece onu anlaması için. Sevdiği adama ne vakit bu kadar da kinlenmişti bilmiyordu. Belki aklı başındayken, belki de aklını yitirdiği bir an. Farkeder miydi? Hissettiği tek sıcaklık gözyaşlarıydı bazı geceler. Şimdi o geceleri sonlandırmak için bir adımdı bu gidiş. Sevdiği için, saygı duyduğu için. Eğer sevdiği bu adam doğru insan ise; dönüp gelecektir elbet. Geç olmadan. Ama değilse...
Tenha o sokakta yürürken, sendeleyerek;
" Bazıları gelir yoktan var eder.
  Bazıları gelir, varlığını yok eder.
  Neydi şimdi bu?"
dedi. Cümleleri katık etmek lazımdı bu zamanlarında. Hazırlıksız olsa da.
---
*Koyu renkli cümleler, defterimde son zamanlarda not aldıklarımdan ikisi. Etrafımda olanlara, hayalimdeki kurgulara kayıtsız kalamayıp her seferinde mutsuz hikayeler yazıyor gözükebilirim Sayın Okur. Ama sonlar hep sana ait. Kendin yazmış gibi. Sonunu sen yaz, kendince kelimelerle. Paylaş hatta istersen.
** Tabii ki şarkı... Yazarken Lara Fabian şarkıları eşlik ediyordu bana. "Voir un ami pleurer" . Çellonun sesini içinizde hissetmek adına, kulaklık tercih önceliğindedir. 
Not: "Je t'aime" parçasını paylaşacaktım. Yazı itibariyle ve şarkının sözlerinden dolayı daha iyi bir bütünlük sağlayacaktı belki de. Fakat mevzu bahis çello olunca "Je t'aime " şarkısından vazgeçtim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...