1 Eylül 2010 Çarşamba

Mine Vaganti - Serseri Mayınlar

Ferzan Özpetek' e ait güzel filmlerden biri daha. Uzun zaman önce Beyoğlu AFM de izlediğim, izlerken de zevk aldığım film olan Mine Vaganti' yi izlemek gerek diye düşünüyorum. Film, makarna üreticisi olan bir ailenin içinde yaşanan olayları anlatıyor. Homofobik bir gencin ailesine bu durumu açıklamaya çalışma durumundan tutun, aile içerisinde  aile için süpriz olacak başka durumları, dram ve mutluluk kokan bir sürü sahne barındırıyor.Oyuncuların her karaktere "cuk" diye oturmasıyla film bir çırpıda izleniyor. Hatta bitmese keşke diyorsunuz. En güzeli ise Akdeniz havasını burnunda hissetmek oluyor. (Benim gibi özlem kokulu izliyorsanız bir de.)

Kısaca, serseri mayın gibi devam ettiğimiz hayatımıza farklı sahnelerden bakmamıza yardımcı bir film.  İzlemeli, özellikle de Ferzan sevenler öncelikleri arasında olmalı. Fragman ,oyuncuları en güzel tanıtıma sahip olan sitesi; http://www.minevaganti.net/mine.html

Bloga yazma nedenimse bol spoilerlı yazı yerine yine ve her zaman ki gibi filmin müziklerinden bahsetmek. Film içerisine Pink Martini 'yi tutun, Nina Zilli'yi, finali de Sezen Aksu' yu almıştır -ki beni de benden almıştır.- Beni tanıyan bilir. Sezen Aksu' yla o Ferzan filmlerinden fırlamış o büyük masada sohbet etme hayallerim vardır." Nasıl yazıyorsun böyle? Nasıl izin vermesek bile bu kadar içimize dokunabiliyorsun?" la başlayan bir sürü ama bir sürü sorular hem de. Sonuç olarak; izlenip, sonrasında bol bol dinlenesi bir film işte kendisi. Yağmur düştü İstanbul' a , benim de dilime Sezen' in "Kutlama" şarkısı düştü sabah sabah şemsiye altında. Servise geç kalma sebebimi buradan açıklayıp, veda ediyorum.

Sırasıyla şarkıları dinlemek için;

Nina Zilla - 50 Mila
Pink Martini - Una Notte A Napoli
Sezen Aksu - Kutlama

Ve bonus olarak;

Radiodervish - Yara

İyi bir gün olsun...

İyi seyirler, iyi dinlemeler...

* Ne şarkıymış. Sabah sabah bu filmi paylaşma ve yazma gereksinimi uyandırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...