26 Ağustos 2010 Perşembe

Senden... Benden... Bizden...


Yaslamışım başımı omzuna. Gözlerimi açtığımda gözlerin işte orada. Yine çocuksu o muzurlukla parıldıyor. Derin derin nefes alıyorum, içten. Bir daha, bir daha... Kalbini hissediyorum. Nasıl da hızlı atıyor öyle. Seviyorum diyorum içimden. Burda olmayı, nefesini dinlemeyi seviyorum diyorum sessiz harflerle.


Konuşuyoruz, konuşuyoruz. Anlatacak çok şeyimiz varmış gibi, hiç bitmeyecek gibi. Konuşmama izin vermeyip, sözümü kesiyorsun. Öpüyorsun, içimden geldi diyerek. Mutlu oluyorum düzenini, anlamını kaybetmiş cümleler kurarken.


Sabah oluyor, güneş doğuyor. Güneş vuruyor yüzümüze. Gölgemize yansıyor tüm korkularımız. Yutulmuş bir sürü cümleler, birbirlerine kavuşamayan kelimeler. Devam eden ilişkinin sessiz tanıkları. Neleri sakladık karanlığımızda ki şimdi bu durumdayız. Anlamak istemiyorum nedense. Kendi inandıklarım eşlik etsin istiyorum hep bana.

Yine derin nefes alıyorum ama yutkunamıyorum bu sefer. Ayağa kalkıyorum herşey değişecekmiş gibi. Ne kadar hızlı kalksam o kadar çabuk değişecek sanki.
Dünya mı dönüyor, yoksa ben mi dönüyorum?
Sıkı sıkı tuttuğum el senin elin mi? Yoksa sadece soğuk bir bedene mi ait?
Peki sen inandığım adam mısın?
Aklımda hayalini kurduğum tüm adımlar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...