29 Ekim 2010 Cuma

Kockoca 87 yıl....



Ey Türk Gençliği !
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezhür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle techit edebilirler. Millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbalinin Evladı !
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurmaktır ! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

 Mustafa Kemal ATATÜRK



Hatırlamak için sebep bazı günler. Başımıza gelenleri hatırlamamıza, anmamıza sebep. 87 yıl daha ve daha nicelerini kutlamak dileğiyle...

*Tuluyhan Uğurlu' nun Cumhuriyetin 87. yılı için hediye ettiği video için tıklayınız.

28 Ekim 2010 Perşembe

Rıfat Ilgaz' ın doğumunun 100. yılı anısına...

  İş Bankası Kültür Yayınları ve Çınar Yayınları, düzenledikleri basın toplantısıyla Türk edebiyatının dev ismi Rıfat Ilgaz’ın 100. doğum yılını Rıfat Ilgaz’ın bütün eserlerini birlikte yayımlayarak kutlayacaklarını duyurdu.
Yazarın mizah öykülerinden oluşan ‘Radarın Anahtarı’, ‘Nerde O Eski Usturalar’ ile ‘Garibin Horozu’ adlı eserleri ve ‘Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’ oyunu ilk olarak bu hafta sonu başlayacak olan Tüyap Kitap Fuarı’nda satışa sunulacak.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Genel Müdürü Ahmet Salcan, yaygın dağıtım ağlarıyla Rıfat Ilgaz’ın eserlerinin daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için bu işbirliğine gittiklerini ifade etti. İki yıl içinde “Rıfat Ilgaz 100 Yaşında” başlığı altında 48 kitap yayımlayacaklarını belirten Salcan “Bunlardan ilk yedi kitabın dağıtımına fuarla birlikte başlayacağız. Bu yıl sonuna kadar ondört, 2011 yılı içinde ise kitapların tamamı yayımlanmış olacak. Yazarın 100. doğum yılı olan 2011’de ise Çınar Yayınları ile muhtelif etkinliklerde bir araya geleceğiz” dedi.

 
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun
 


Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş
                                      (1961)
Soluk Soluğa adlı şiir kitabından 1962
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

27 Ekim 2010 Çarşamba

...

Özlem ne demekti? Öfkeyle, kinle yoğrulunca neye benzerdi? Düşünürken daldı gözlerim. Gariptir, kapatıp açınca göz kapaklarımı bitti tüm sorularım. Gözyaşlarıyla akıp gitti, karıştı tenime.

*Eski bir şarkı dilimde şu sıra. Mp3' mde kaybolmuş, denk geldi bir anda. Bülent Ortaçgil - Sensiz Olmaz.(tık tık)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Şu sıra...

"Hayatı sahip olamayacakları hakkında yazacağı iki kelime arasında gelip giderken, bir yandan korkuları saracak etrafını. Tek başına yaşayacak olmanın verdiği acı dökülecek tüm satırlarına. Toparlamak isteyecek ama olacak mı peki? Zor. Göreceği yansıma, saklamaz gerçekleri, saklamaz olanları ve olanların getirdiği ifadeleri. Tükenecek sonunda onun da nefesi. O da biliyor. Öncekilerden hatırlar çünkü tüm bildiği cümleleri."

*Güzel anımsamak istiyorum herşeyi, anımsıyorum da. Çukurun içinden gelen sesler sadece yankı. Olanlara üzülmek ise; uzaktan bile tanımadığın birinin haberini okuyup,acımak kadar sahte. Pişmanlık kelimesi yok dilimde yine. Sinirle söylediğim belki bir kaç cümle toparladığım. Göremediğim belki koca yıkık bir gelecek. Ama güzel yine de  susmak, yüzümdeki gülümsemeyle. Kirpiklerimi ıslatan damlalar ise geçmişten kalandı. Öyle işte. Koca bir zaman dilimiydi. Bitti.
Ve evet, anlaşıldığı üzere geri geldi ruhum. Sıcacık bir tanıdık elin yardımıyla. Hatırlattığı ve öğrettiği ise doğruydu. Yaşa hayatı doyasıya. İstediğin,hissettiğin gibi. Bırak hesabı ödemek, ne yaşadığını bilmeyenlere kalsın. 

**İkinci paragraf ve sonrasını yazabiliyorsam onlar sayesinde. Anneme ve babama tekrardan teşekkür etmiş oldum sanırım bu sayede, anlayışları ve gerçekçilikleri için. Köprü olan anneme tabii ki çarpı iki bu teşekkürüm. Sizi seviyorum

Güzel bir sountrack; Tıklayalım bakalım.

Oyun

Kaçmak doğru muydu? Sıkılıp, uzaklaşmak ve yine kendine sığınmak. Karışıklıktan sıyrılıp, ardarda dizilmiş, anlamını yitirmiş cümleleri okumak, yanımda bana bir şeyler anlamaya çalışan bir sureti anlamaya çalışmak… Bu iki eylemi de sadece izleyip, gözlerimi kaçırıp, yürümeye devam etmek. Bırakacaklar bir gün. Belki şuan değil. Bilirim, çok uzun sürmez. Kaos koca bir hortuma dönüşüp, beni dışarı fırlattığından beri hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum. Çok dağılmadım. Ayağa kalkmam da uzun sürmez. Filtrelerimi attım bir kenara. Koca bir ormanda, yolunu arayan yabancıdan farksızım aslında. Tek farkım, uzaktan bir insana cesaret işi gibi gözüken, aslında içimdeki rahatlıktan oluşan sakinlik. Ne sabahı, ne gecesi korkutuyor beni. Ne de karşıma çıkacak cümleler. Yolun sonu var biliyorum. Ölüm gibi bir duygu, farkındayım. Ürkütücü sadece ama inanın, o yolun sonunda birinin bekleyip beklememesi bile umurumda değil.


İnandırılan tüm masallardan uzak bir diyardan yazıyorum. Ne istediğini bilme zorunluluğuyla yaşam sürmenin gereksiz olduğuna inandırılan bir yer burası. Zor değil becerebilene yalnızlık ve bir kaç melodi bir süre iyi geliyor. Birinin yardımına ihtiyaç duyup, yaslanmak ona son çare ve yapmamak lazım işte. Nasıl olsa ya atıveriyor seni uçurumdan aşağıya ya da çekip gidiyor nedensiz. Herşeyi bırakıp kenara oyun oynuyormuş gibi yapmak istiyorum, “Life is beautiful” filmini anarak. Nasıl olsa hep yaşayacağım bunu, hiç olmazsa eğlenceli bir yanı olsun. Hatta adı bile olsun oyunun. Güven eksikliği. Gün geçtikçe kurallarını koyduğumuz, tedirginlikle nefes almamıza neden olup, güçlü kalp kaslarımıza sahip olmamızı sağlayanından olsun hatta. Zor bir oyun olacak, farkındayım. Ama düşünsenize, küsüp oynanama hakkınız var, isteyince geri de dönebiliyorsunuz. Evet, oyuncular değişecektir muhtemelen. Ne fark eder? Nasıl olsa yine aynı başlangıç ve bitişleri izleyemeyecek miyiz?
Hatta bugün bir iyilik yapın kendinize. Özlediğiniz insanı arayın uzaklardan. Buluşun her hafta, o saatte buluşuyormuş gibi. Sarılın, öpün hasretle. Saçmalayın bol bol. Konuşacak bir yığın konu varken, mekanın saçma sapan koltuklarını tartışın. Sessizliği paylaşın. Gün bitiminde belki de bir daha görmeyecek olmanıza rağmen, haftaya yine aynı yerde buluşacakmış gibi vedalaşın. Dudağınızda oluşan o koca kıvrımla eve dönün. Aklınızda kalan tüm hayallerle, yaşanmışlıkları bir güzel harmanlayıp, kapatın gözlerinizi, uzanın yatağa sanki iki kişiymişcesine. Sadece bende mi öyle oluyor bilmiyorum.O, anlarını sakladığınız insanın bedeni sanki bana sarılmış gibi hissediyorum. 10-15 saniye kadar hem de. Artık ilerisi rüyalara kalıyor. Sabah onun huzuruyla kalkmak, yalnızlıkla uyanmak gibisi yok. Koskoca bir güne uyanıyorsunuz yine. Saatler yine ilerliyor. İsteyin, istemeyin ve inanın: Hiç büyümüyoruz. Doğup, anlamaya çalışmakla başlıyor maceramız ve öyle de bitiyor.

13 Ekim 2010 Çarşamba

...


Kartlar açıldı. Ayrılık çıktı sonunda. Yanlış olmayanından hem de. Nereden mi biliyorum? Ne vakit bir yanım eksik kalsa sonuç hep aynı oluyor çünkü. Ne vakit kırılsam, gitmek en doğrusu geliyor. Ama iyiyim, gerçekten hem de. Hayat devam ediyor. Mucizeler devam eder. İnancım tam. 

Bunun dışında sinüzitle baş edebilen bir dirence sahibim ben, ne yıkabilir ki beni.

Günün şarkısı da bu olsun - Tuna Kiremitçi / Birden geldin aklıma


İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...