7 Ocak 2010 Perşembe

Koku



"-Sonsuz bir sıcaklık kaplar ruhunu her korktuğunda ve inadına titrer bedenin.- demişti dilim. Biranda düşmüştü kelimeler ağzımdan, mideme vuran ağrıdan açıktı herşey birşey daha olacaktı. Sonra da tutamadı dilim, dayanamadı kalemim başladım yazmaya..."

Koca bir kasırga vurmuş ikimizi de. Savurmuş olabildiğince ve fırlatmış adını bile bilmediğimiz sokaklara. Nasıl olmuşsa o karışıklıkta çarpışmışız birbirimize. Çarpmanın endişesi ile koşar adım panikle maskelerimizi arayıp bulmuşuz. O kadar savrulmaya rağmen yüzlerimiz ne kadar da mutlu gözüküyordu şimdi. Ne kadar güzeldi değil mi? Olduğundan daha güzel daha mutlu olmak. Peki ya gözler? Anlayacaktık ki, gözgöze gelince. Nefes alıp vermelerimizde keskin bir koku vardı. O kadar keskin bir koku ki özlem perçinledikçe,aşk acıttıkça daha da keskinleşmiş. İşte o koku her burnuma geldiğinde korkarım. Korkarım ki, yine bu cümleleri kurarım.

Neden bilmem, bir adım ötesini düşünemeyecek insanlar sanarız kendimizi. İlk adımlarımızı yine bu duygunun verdiği sahte cesaretle atarız. Hunharca kovulduğumuz başka bir hayattan koşar adım çıkar, kendimizi kapısını çalabileceğimiz diğer bir hayatta buluruz. Ne çıkar karşına bilinmez düşüncelerle.

Şimdi kapıma biri vuruyor. Bende kapıyı aralıyorum. Ve işte aynı sahne.

- Biz neden aynı kokuyoruz?





07.01.2010 22:54

1 yorum:

  1. Çünkü her insan kapılar arasında bir yolcu. Var mı ki yolculuk yapmamışı?

    YanıtlaSil

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...