25 Şubat 2013 Pazartesi

Kelebeğin Rüyası izlenir...


Film için çok ayrıntı vermeden, kısaca yazmak istedim.

"İşte bu!" dedirten, yazmak için sebep, anlamak için sebep, tanımak için sebep olmuş bir film, Kelebeğin Rüyası...

Rüştü ve Muzaffer' in hikayesi... 2 şairin yazmaya olan tutkusu, bu tutku üzerinden yaşadıkları hayatını anlatıyor. Kısa ama dolu bir genç şairlerin hikayesi onların ki. Ve hocaları Behçet Necatigil
ışığında.. Filmde anlatılan aşklar ise sadece yazmaya sebeptir.

Oyuncular olması gerektiği yerde. Belki Belçim Erdoğan diyorum. O da Yılmaz Erdoğan' ın yazdığından beri ilk onu düşündüğünü düşünürsek, o da olmuş deyip geçiyorsunuz.

Yılmaz Erdoğan şu an merakları edebiyata çevirtmişken o kadar doğru şeylere sebep olmuştur ki.. Ve tabii önyargılar.. İşte şimdi akıllardaki o fikir ayrılıklarını sıfıra indirgetip izlettirecek kendini.. Haksız da çıktığımı sanmıyorum. Salonun doluluğu, insanların merakı da bunu göstermekte.

O kadar iyiydi ki, bazılarına göre uzun, bazılarına göre abartı ama bence tam aksine tam süresinde hatta bitmeseydi dediğim bir film oldu benim için. Bunu sinemadan anlayan biri olarak değil de, yazmanın zevkine varan biri olarak yazmaktayım.

Son olarak;

İyi olan yaşadığına sevinmektir; ölmediğine değil.

Şimdiden iyi seyirler dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İçimdeki Fısıltılar - 5

 ___ Gölgeli bir güne güneş doğuyordu.  Ben de sabrımın en uçlarında uzunca bir yürüyüş yapıyordum. Öyle ki güneş arkamdan tepemi ve omuzlar...